Utrecht'te Bir Gün


Hollanda'da en çok sevdiğim şehirlerden biri, Utrecht. Turistik olduğu kadar tarihi anlamda da çok değerli; Hollanda'nın en eski şehirlerinden biri. Kanalları, güzel evleri, yemyeşil ağaçlarıyla, "Burada yaşanır..." dedirtiyor insana.

İnternetten yapacağınız küçük bir araştırma, size Utrecht'te kolayca yolunuzu bulduracak; toplu taşıma araçları hemen her yerine gidiyor şehrin. Bu arada, Hollandaca'da "Ütreht" olarak okunuyor ismi. 

Derken, haritamızı alıyor ve huzur şehri Utrecht'i keşfetmeye başlıyoruz. 


Burası adeta "Küçük Amsterdam"; daha huzurlu, temiz ve Amsterdam kadar kalabalık değil. 


Hollanda ile ilgili meşhur konu, coffee shoplar. Açıkçası bunların önünden geçerken bile o kadar berbat bir koku yayıyor ki bu şey, insanlar nasıl içiyor, içeride oturuyor anlayamıyorum. Kokusundan belli hayır olmadığı yani. :)

Ben Hollanda'ya gelmeden önce, birkaç kişi bana "Orada uyuşturucu serbest, dikkat et kendine hödö hödö." demişti; fakat bir kişi bile görmedim sokakta birini rahatsız eden veya sadece bu maddeyi tükettiği anlaşılan birine bile rastlamadım. Evet, burası özgürlükler ülkesi; ama bir o kadar da sınır çizmeyi iyi bilen bir yönetim. Hiç Türkiye ile kıyaslamaya vakit vermeyeyim...


Şehirde benim en çok dikkatimi çeken konulardan biri Yunan restoranlarının fazlalığıydı. Hemen hemen hepsi tıka basa doluydu; yemek işinden pek anlamayan Hollandalılar için tam bir nimet. 

Sirtaki Yunan Restoranı


Burada da bir "Dimitris, canım dostum".


Dimitris'in Mezeleri


Dimitris'in ikramları... Bu arada gördüğünüz bu zeytin şekli, klasik Yunanistan zeytini olur. Türkiye'de "Kalamata" dedikleri zeytine denk gelir ama, dağlar kadar fark var. Bir insanoğlu, mutlaka Yunan zeytin ve zeytinyağını tatmalı bu dünyada.


Ücretsiz haritalar, rehber kağıtları...


Yunanistan'ın futbol takımlarından biri olan AEK çıkartması.



Alt kısımdaki fotoğraf yine bir Greek mekanından; "Gyros" bizdeki dönere tekabül eder, fiyatları buradan inceleyebilirsiniz.


Şeker bir dondurma arabası ve Utrecht'in güzel evleri...



Cennet fotoğrafı olmuş bu da...



Diğer bir Yunan restoranı, Corfu.


8-9 yaşlarında, kanal üzerinde sörf tahtası ile süzülen sarı bir bebe.


Hoi!


Taşınıyorum... Ciddiyim!






İşte bu tam bir Dutch manzarası. :)




Ben IELTS'e bakayım biraz...


Poffertjes! Daha önce şurada yazdığım gibi, Hollanda'nın süper ünlü minik - pudra şekerli krepleri.


Derken, Utrecht'e olabildiğince doyduktan sonra, şehrin "gerçek kısımlarına" ilerliyoruz. Turistik olmayan, yerli halkın yaşadığı, sakin sokaklara... Otobüse binerek markete gitmeye çalışırken, güzel evleri-sokakları fotoğraflıyor Melerence.



Bu Hollanda'daki klasik ev tiplerinden biri...



Whaaat?


Ve Hollanda'nın en eski (1887'de kurulmuş.) ve en ünlü marketlerinden Albert Heijn'e varıyoruz.


Tatlı köpekcik der ki: "Ben buraya giremiyorum. :/" 
(Hoooera sözlüğe bakmadan çevirdim. :P)



Bizim niye bromuz, sisimiz yok?


Ve tadı baya baya güzel olan vanilyalı coca cola ile bitirelim. :) 


Utrecht'e gidiniz, kalınız, huzur depolayınız, mümkünse dönmeyiniz. 

Hollanda'da yaşayacağım şehri seçme şansım olsa, Utrecht derdim.

Kim bilir, belki olur. :)

*


Yorumlar

Popüler Yayınlar